TCK 151, TCK 106 ve TCK 123 Suçlarına İlişkin Yargıtay Kararlarının Analizi

TCK 151, TCK 106 ve TCK 123 Suçlarına İlişkin Yargıtay Kararlarının Analizi

Giriş

Türk Ceza Kanunu’nun 151. maddesinde düzenlenen mala zarar verme suçu, 106. maddede düzenlenen tehdit suçu ve 123. maddede düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, uygulamada sıklıkla karşılaşılan ve birbirleriyle de kesişebilen fiillerdir. Bu raporda, belirtilen suç tiplerinin oluşum koşulları, maddi ve manevi unsurlarının Yargıtay tarafından nasıl değerlendirildiği derinlemesine incelenecektir. Her bir suç bakımından Yargıtay’ın güncel ve bağlayıcı nitelikteki en az üç emsal kararı analiz edilerek: suçun hangi koşullarda oluştuğu, kast (manevi unsur)ın nasıl tespit edildiği ve maddi unsurun sınırlarının neler olduğu ortaya konulacaktır. Ayrıca, bu suçların bir arada işlendiği durumlarda (örneğin mala zarar verme ile birlikte tehdit veya huzur ve sükûn bozma gibi) Yargıtay’ın içtihatlarına yansıyan değerlendirmelere değinilecektir. Son olarak, incelenen içtihatların ışığında savcılık (iddia makamı) ve müdafii (savunma makamı) için stratejik çıkarımlar vurgulanacaktır.

TCK 151 – Mala Zarar Verme Suçu

Suçun Unsurları ve Oluşum Koşulları

TCK 151. madde, bir başkasının taşınır veya taşınmaz malını kasten tahrip etme, yok etme, kullanılamaz hale getirme, bozma, kirletme gibi seçimlik hareketlerle zarar vermeyi cezalandırır[1][2]. Suçun maddi unsuru, mağdura ait malvarlığı değerinde azalma meydana getiren bu fiillerden birinin işlenmesidir[2][3]. Örneğin, sprey boya ile birinin duvarına yazı yazmak “kirletme” suretiyle mala zarar verme sayılır[4]. Zararın mutlaka fiziksel tahribat olması gerekmez; malın amacına uygun kullanımını önemli ölçüde azaltan değer kaybı dahi yeterlidir[2][5]. Failin zarar verdiği malın başkasına ait olması şarttır; kişi kendi malını tahrip ederse TCK 151 kapsamında suç oluşmaz[6][7].

Mala zarar verme suçu şikâyete tabidir; basit halinde mağdurun şikâyeti olmadıkça kovuşturma yapılamaz[8][9]. Suçun nitelikli halleri (TCK 152’de sayılan kamu malına zarar verme, yakıcı madde kullanma gibi durumlar) ise şikâyete tabi olmaksızın resen soruşturulur[10][9].

Manevi Unsur: Kasten Gerçekleştirme Zorunluluğu

TCK 151 kapsamında manevi unsur kasttır. Fail, eyleminin başkasına ait bir mala zarar vereceğini bilerek ve isteyerek hareket etmelidir[10][3]. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, mala zarar verme suçunun genel kastla işlenebileceğini, failin belirli bir saik veya amaç gütmesinin gerekmediğini vurgulamıştır[3]. Suçun kanuni tanımında özel kast aranmadığından, sadece bilerek ve isteyerek zarar verme fiili yeterlidir. Örneğin fail, intikam alma amacıyla veya sırf kötülük olsun diye hareket etsin ya da etmesin, bir başkasının malını kasten bozduğunda suç oluşur[3].

Önemle belirtilmelidir ki bu suç taksirle (dikkatsizlik veya ihmalle) işlenemez[10]. Yargıtay kararları, dikkatsizlik sonucu başkasının malına zarar vermenin ceza hukuku bakımından mala zarar verme suçunu oluşturmayacağını, ancak hukuki tazminat sorumluluğu doğurabileceğini açıkça ortaya koymuştur[10]. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2018 tarihli bir içtihadında, failin fiilinin kasıt türü tartışılmış; bilinçli taksir (olası sonucu öngörüp istememe) ile hareket edilirse suçun yasal unsurları oluşmayacağı, zira TCK 151’in taksirle işlenebilen bir suç tipi olmadığı net biçimde belirtilmiştir[11][12]. Aynı kararda Genel Kurul, mala zarar verme fiilinin olası kast (muhtemel sonucu öngörüp kabullenme) ile işlenmesinin mümkün olduğunu, şartları varsa failin olası kasttan da sorumlu tutulabileceğini vurgulamıştır[11]. Bu içtihada göre somut olayda fail, mağdurun eşyasına zarar gelmesini öngörmüş ve “olursa olsun” diyerek fiiline devam etmişse olası kast ile mala zarar verme suçu oluşur; buna karşılık fail sonucu öngörmüş ancak gerçekleşmeyeceğine dair güvenle hareket etmişse (yani bilinçli taksir mevcutsa) kast unsuru yok kabul edilir ve suç oluşmaz[11][12].

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2015/336 K.2018/652 (Karar Tarihi 20.12.2018): Bu emsal olayda sanık, çıkan kavgada mağdurun takılı gözlüğünün kırılmasına ve motosikletinin devrilip hasar görmesine neden olmuştur. Yerel mahkeme sanığı mala zarar verme suçundan mahkûm etmiş; ancak taraflar arasında, sanığın mala zarar verme neticesini hangi kast türüyle öngördüğü konusunda uyuşmazlık doğmuştur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, mala zarar verme suçunun yalnız kastla işlenebileceğini, bilinçli taksir halinin suçun manevi unsurunu karşılamayacağını özellikle vurgulamıştır. Kurul çoğunluğu, somut olayda sanığın eyleminin olası kast kapsamında değerlendirilebileceğine ve bu nedenle suçun yasal unsurlarının oluştuğuna hükmetmiştir. Azınlık görüşündeki üyeler ise sanığın fiilinin ancak bilinçli taksir düzeyinde kaldığını, bu nedenle kast unsurunun gerçekleşmediğini savunmuştur[13][11]. Sonuç olarak Kurul, mala zarar verme suçu yönünden sanığın mahkûmiyetine ilişkin bozma kararını yerinde bulmuş; ancak bu suç, 2016 tarihli yasa değişikliğiyle uzlaşma kapsamına alındığından, dosyanın uzlaştırma işlemleri yapıldıktan sonra hukuki sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğine işaret etmiştir[14][15].

Yargıtay Kararlarıyla Örnekler ve İçtihatlar

1. Kirletme Suretiyle Zarar – Şikâyet Şartı: Yargıtay, mala zarar verme suçunun “kirletme” suretiyle işlenmesine ilişkin olarak, bu durumun suçun basit haline girdiğini ve dolayısıyla mağdurun şikâyetine tabi olduğunu sürekli vurgulamaktadır[16]. Örneğin failin mağdura ait duvara yazı yazması veya aracın üzerine boya dökmesi gibi fiillerde, şikâyet yoksa dava düşecektir[9]. Bu yaklaşım, Yargıtay’ın suçun unsurlarına sadık kaldığını ve şikâyet koşulunun usulüne uygun olarak gerçekleşip gerçekleşmediğini titizlikle incelediğini gösterir.

2. Mala Zarar ve Başka Suç İlişkisi (Hırsızlık Örneği): Mala zarar verme fiili bazen başka bir suçu işlemek için araç olarak kullanılabilir. Örneğin, hırsızlık amacıyla bir işyerine girerken kilidin kırılması durumunda, fail hem konut dokunulmazlığını ihlal edip hırsızlık işlemiş, hem de mağdurun malına zarar vermiş olur. Yargıtay’ın bir kararında, sanıkların geceleyin bir işyerine girerken kapı kilidini kırmalarına rağmen yerel mahkemenin mala zarar verme suçundan hüküm kurmaması bozma nedeni yapılmıştır[17][18]. Bu karara göre, failin eylemi birden fazla suçun unsurlarını içeriyorsa (örn. hem hırsızlık hem mala zarar verme), genel kural olarak her bir suçtan ayrı ayrı hüküm kurulmalıdır. Ancak Yargıtay’ın güncel içtihatlarında, mala zarar verme fiili eğer diğer suçun işlenmesi için zorunlu ve ayrılmaz bir parça niteliğinde ise failin ayrıca TCK 151’den cezalandırılmayabileceği de belirtilmektedir. Nitekim Yargıtay uygulamasına göre, mala zarar verme eylemi başka bir suçun işlenmesine araç olarak kullanılmışsa ve o suçun unsuru veya doğal bir parçası haline gelmişse, fail hakkında ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilmeyebileceği kabul edilmektedir[19]. Bu durumda mala verilen zarar, örneğin nitelikli hırsızlık suçunun unsuru veya ağırlatıcı nedeni olarak değerlendirilebilir. (Not: Somut olaya göre bu ilkenin uygulanıp uygulanmayacağı değişebilmektedir; Yargıtay kararlarında bazı durumlarda ayrı ceza verilmesi, bazı durumlarda ise fikri içtima kuralları gereği tek ceza verilmesi gerektiği yönünde farklı sonuçlar görülmektedir.)

3. Mala Zarar Verme ile Tehdit Suçunun Birlikte Değerlendirilmesi: Mala zarar verme fiili, kimi zaman mağduru korkutmak veya tehdit etmek amacıyla da gerçekleştirilebilir. TCK 106/3 uyarınca, tehdit amacıyla mala zarar verme suçu işlenirse, fail hem tehdit hem mala zarar verme suçlarından ayrı ayrı cezalandırılır[20]. Yargıtay, tehdidin ciddiyetini vurgulamak için bir kimsenin malına zarar verilmesi halinde gerçek içtima hükümlerinin uygulanacağını ve her iki suçtan da hüküm kurulması gerektiğini belirtmektedir[20]. Ancak uygulamada, her somut olayın kendi delil ve koşullarına göre değerlendirilmesi gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2014/4-758 K.2017/372 (Karar Tarihi 03.10.2017) sayılı önemli bir kararda, sanık gece vakti kendisini rahatsız ettiğini düşündüğü komşusunun arabasının lastiklerine av tüfeğiyle ateş etmiştir. İlk derece mahkemesi sanığı silahla tehdit ve mala zarar verme suçlarından mahkûm etmiş; ancak Yargıtay 4. Ceza Dairesi, sanığın tehdit suçundan mahkûmiyetini bozarak yalnız mala zarar verme suçundan ceza verilmesi gerektiğine karar vermiştir[21]. 4. Dairenin gerekçesinde, sanığın ateş ederek lastikleri patlatma eyleminin “ne şekilde tehdit amacıyla işlendiğine dair kanıtların ortaya konulmadığı” vurgulanmış, mağdura yönelik açık bir tehdit iradesi bulunmadıkça TCK 106/3 koşullarının sağlanmadığı belirtilmiştir[21][22]. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise bu karara itiraz ederek, sanığın eyleminin hem mala zarar hem de aynı anda mağduru korkutmaya matuf silahlı bir tehdit olduğunu, zira sanığın doğrudan mağdurun bulunduğu araca ateş ettiğini ileri sürmüştür[23][24]. Konuyu çözüme kavuşturan Ceza Genel Kurulu, tehdidin manevi unsurunun (mağduru korkutma kastının) somut olayda yeterince kanıtlanamadığı sonucuna varmıştır. Sanık, mağdurun aracına zarar vermiş olsa da bunu mağduru tehdit etmek amacıyla yaptığını gösterir açık bir söz veya davranış ortaya konulmadığından, Kurul’a göre ayrı bir tehdit suçu oluşmamıştır. Karar: Sanığın eyleminin yalnız mala zarar verme suçunu oluşturduğu kabul edilmiş; bu yönüyle 4. Dairenin bozma kararının isabetli olduğuna ve sanık hakkında yalnız TCK 151 kapsamında hüküm kurulması gerektiğine hükmedilmiştir[25][26]. Bu içtihat, mala zarar verme ile tehdit suçlarının ayrımını ortaya koyması bakımından önemlidir: Failin fiili mağdura yönelik bir tehdit mesajı içermiyorsa, salt mala verilen zarar ayrı bir suç olarak kalır; eğer fiil açık veya zımni bir tehdidin parçasıysa her iki suçtan da sorumluluk doğar.

TCK 106 – Tehdit Suçu

Suçun Tanımı ve Koruduğu Hukuki Değer

Tehdit suçu TCK 106’da, bir başkasını kendisinin veya yakınının hayatına, vücut ya da cinsel dokunulmazlığına veya malvarlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceği yönünde korkutucu mahiyette bildirimde bulunmak olarak tanımlanır[27]. Kanun maddesi, tehdidin yöneldiği hukuki değere göre iki farklı temel yaptırım öngörmüştür:

·       Kişinin veya yakınlarının hayatına, vücut ya da cinsel dokunulmazlığına yönelik tehdit (TCK 106/1-1. cümle) daha ağır cezayı gerektiren temel şeklidir (6 aydan 2 yıla kadar hapis). Bu hal şikâyete tabi değildir.

·       Mağdurun malvarlığına büyük zarar vereceğinden veya başka bir kötülük yapacağından bahisle tehdit (TCK 106/1-2. cümle) ise daha hafif cezalı bir alt türdür (6 aya kadar hapis veya adli para cezası) ve bu ikinci cümledeki tehdit, soruşturma ve kovuşturması mağdurun şikâyetine bağlı bir suçtur[28].

Tehdit suçunun koruduğu hukuki değer hem kişinin iç huzuru ve sükûnu (psikolojik güvenlik duygusu) hem de irade serbestisidir[29][30]. Mağdur, failin tehdit ettiği kötülüğün kendi iradesine bağlı olduğunu düşündüğü için bir korku altına girer; böylece tehditle kişinin karar verme ve hareket etme özgürlüğü ihlal edilmiş olur[29][31]. Nitekim kanun gerekçesinde de tehdidin esasen “kişilerin huzur ve sükûnunu” korumakla birlikte, bunun nihai amacının kişinin irade hürriyetini korumak olduğu belirtilmiştir[29][30].

Suçun Maddi ve Manevi Unsurları

Maddi unsur bakımından, tehdit suçu sözle, yazıyla veya davranışla işlenebilir. Önemli olan, failin gerçekleştireceğini bildirdiği haksız saldırının objektif olarak ciddî bir korku oluşturmaya elverişli olmasıdır[32][33]. Failin sarf ettiği sözler veya davranışları, mağdur nezdinde ciddi bir endişe yaratabilecek mahiyette değilse tehdit suçu oluşmaz[33]. Bu ciddiyet ölçütü, her somut olayda objektif koşullara göre değerlendirilmelidir. Yargıtay kararlarına göre, tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi veya mağdurun gerçekten korkup korkmaması suçun oluşumu açısından önem taşımaz; kritik olan, failin korkutma amacıyla hareket etmesidir[34][35]. Başka bir deyişle, mağdur tehdidi ciddiye almasa bile, fail ciddi bir kötülük bildiriminde bulunma kastıyla hareket etmişse tehdit suçu meydana gelir[36][34].

Tehdit suçunun manevi unsuru kasttır. Fail, mağduru korkutacak bir tehdidi bilerek ve isteyerek yöneltmelidir. Genellikle failin saikinin önemi yoktur; öç almak, menfaat sağlamak veya husumet fark etmeksizin, önemli olan mağduru korkutma iradesidir[34]. Yargıtay’ın tanımına göre tehdit, “bir kimseye bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir” ve bu bildirimin fail tarafından mağdura iletilmesi gerekir[37][38]. Fail, tehdidi ya doğrudan mağdurun yüzüne karşı söylemeli ya da mağdura ulaştırılmasını sağlamalıdır; mağdurun haberi olmadan arkasından söylenen sözler tehdit suçunu oluşturmaz[39][38]. Örneğin fail, mağduru gıyabında üçüncü kişilere ölümle tehdit edip bu sözler tesadüfen mağdura ulaştığında, eğer failin bu sözleri mağdura iletme kastı yoksa Yargıtay bu durumda tehdit suçunun oluşmadığını belirtmektedir[40].

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2018/447 K.2021/491 (Karar Tarihi 30.09.2021): Bu karar, tehdit suçu ile genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (TCK 170) suçu arasındaki sınırları belirlemesi açısından emsal niteliktedir. Olayda, sanığın husumetli olduğu mağduru korkutmak amacıyla gece vakti tabancayla havaya ateş açtığı ve çevrede panik yarattığı iddia edilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, belirli bir kişiye yönelik olmayan, belirsiz sayıdaki insanı korku ve panik içine sokan eylemlerin TCK 170 kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, buna karşın belirli bir hedefe yönelmiş korkutma amacı güdüldüğünde tehdidin oluştuğunu vurgulamıştır. Kararda, “muhatabı belli olmayan tehdit eylemleri, diğer koşullar mevcutsa, genel güvenliği tehlikeye sokma suçu kapsamında değerlendirilir” denilmiş; buna karşılık somut olayda sanığın belli bir mağdura husumet güderek hareket ettiğinin anlaşıldığı, bu nedenle fiilin TCK 170 kapsamında değil doğrudan mağdura yönelik tehdit kapsamında görülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır[38][41]. Kurul, failin eyleminin mağdura yönelik ciddi bir gözdağı verme niteliğinde olduğunu ve mağdurun iç huzurunu bozmaya elverişli bulunduğunu belirterek TCK 106 kapsamında cezalandırılmasını isabetli bulmuştur. Bu içtihat, tehdit ile genel tehlike suçlarının ayrımına ilişkindir: Eğer eylem belirli bir kişiyi hedef almıyorsa, topluma yönelik bir tehlike suçu değerlendirmesi yapılmalı; fakat belirli bir kişiyi korkutmak amaçlandığında fiil tehdit olarak nitelendirilmelidir[38][42].

Yargıtay 4. Ceza Dairesi E.2017/20188 K.2021/2330 (Karar Tarihi 15.03.2021): Bu karar, gıyapta silahla tehdit konusunda Yargıtay’ın ölçütünü ortaya koymaktadır. Somut olayda sanık, pompalı tüfek ve bıçakla mağdurun evine gelmiş, “çık dışarı seni öldüreceğim” diye bağırmıştır. Mağdur evde olmadığı için bu sözleri doğrudan duymamış; sanık daha sonra mağdurun tanıdığı bir kişiye de benzer tehditler savurmuştur. İlk derece mahkemesi sanığı silahla tehdit suçundan mahkûm etmiştir. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, silahla tehdidin nitelikli halinin oluşması için mağdurun silahı görüp hissedebilmesi veya silahın kullanılmasıyla oluşan etkinin mağdura yansıması gerektiğini belirtmiştir[43][44]. Karara göre, mağdurun yokluğunda gerçekleştirilen bir eylemin silahlı tehdit sayılabilmesi için, failin silahı mağdurun sürekli kullandığı eşyaya zarar vererek iz bırakmak gibi bir biçimde kullanması ve böylece mağdura dolaylı da olsa korku salması gerekir[43][45]. Somut olayda mağdur tehdidi ancak tanıklar vasıtasıyla öğrenmiştir ve sanığın silah teşhiri mağdur üzerinde doğrudan bir korku etkisi yaratmamıştır. Bu nedenle Yargıtay, sanığın eyleminin basit tehdit kapsamında kaldığına, silahla tehdit sayılarak nitelikli halden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğuna karar vermiştir[44][46]. Sonuç olarak ilk derece mahkemesinin hükmü bozulmuş, sanığın fiilinin TCK 106/1 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu içtihat, mağdurun haberdar olmadığı veya doğrudan algılamadığı bir silahlı tehdidin, nitelikli tehdit olarak değerlendirilemeyeceğini ortaya koymaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2014/4-758 K.2017/372 (03.10.2017 tarihli) yukarıda mala zarar verme suçu kısmında değinilen kararda da tehdit suçunun unsurlarına dair önemli bir tespit vardır. Sanığın komşusunun aracının lastiğini vurduğu olayda, yerel mahkeme TCK 106/3’e dayanarak silahla tehditten de ceza vermiş, ancak Yargıtay bu eylemin tehdit amacıyla yapıldığına dair yeterli delil olmadığını belirterek tehdide ilişkin mahkûmiyeti bozmuştur[21][25]. Genel Kurul kararı, failin salt öfke ve tepkiyle mala zarar vermesi halinde –eğer mağduru tehdit etme kastı açıkça ortaya konamamışsa– sadece mala zarar verme suçunun oluşacağını, tehdit kastının faraziyeye dayalı olarak varsayılamayacağını ortaya koymuştur. Bu durum, tehdit suçunda kastın ispatının önemini vurgular. Savcılık makamı, TCK 106’den mahkûmiyet için failin mağduru korkutma iradesini gösteren söz veya davranışlarını somut delillerle ortaya koymak durumundadır; aksi halde tehdidin oluştuğu kabul edilmeyebilir.

Tehdit Suçunda Yargıtay İçtihatları ve Birlikte İşlenen Suçlar

1. Tehdit ve Başka Suçların Kesişimi: Tehdit suçu, çoğu zaman diğer suçlarla birlikte veya onları takiben ortaya çıkabilir. Örneğin bir kişi, mağduru tehdit etmek amacıyla onun malına zarar verebilir ya da mağduru tehdit ederken aynı zamanda hakaret de edebilir. Kanun koyucu, TCK 106/3 hükmüyle, tehdidi pekiştirmek amacıyla kasten öldürme, yaralama veya mala zarar verme suçları işlenirse, bu fiiller nedeniyle ayrıca ceza verileceğini belirtmiştir[20]. Yargıtay, bu düzenleme gereği, failin tehdidini ciddileştirmek için işlediği her bir fiilin (örneğin tehdit sırasında mağduru darp etmesinin) kendi suç tipi çerçevesinde cezalandırılması gerektiğini ifade etmektedir[20]. Örneğin, fail hem mağduru “öldüreceğim” diyerek tehdit edip hem de mağduru kasten bıçakla yaralamışsa, hem tehdit hem kasten yaralama suçlarından ayrı ayrı hüküm kurulmalıdır. Bununla birlikte, uygulamada aynı fiilin birden fazla suçu oluşturması (fikri içtima) halleri de gündeme gelebilir. Yargıtay, failin aynı iradi fiille birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermesi durumunda TCK 44’ün uygulanabileceğini, bu takdirde faile yalnızca en ağır cezayı gerektiren suçtan ceza verilebileceğini de belirtmiştir[47][26]. Örneğin fail, mağduru korkutmak amacıyla ayaklarına doğru bir el ateş etmişse bu tek fiil hem silahla tehdit hem de genel güvenliği tehlikeye sokma suçunu oluşturabilir; Yargıtay içtihatlarında bu durumda daha ağır olan suç (somut olayın özelliklerine göre) esas alınarak tek ceza verilmesi gerekebileceği kabul edilmiştir[47]. Dolayısıyla, tehdit eylemi diğer suçlarla birlikte işlendiğinde gerçek içtima mı yoksa fikri içtima mı uygulanacağı, Yargıtay’ın her somut olayda incelediği bir husustur.

2. Tehdidin İçeriği: Hakaret veya Hafif Sözler İçerirse: Tehdit fiiliyle bazen hakaret suçu iç içe geçebilir. Eğer failin sözleri hem tehdit hem hakaret unsurları barındırıyorsa, savcılık her ikisinden de dava açabilir. Fakat Yargıtay, fiilin baskın niteliğine bakarak bir ayrım yapmaktadır. Örneğin fail mağdura ağır hakaretamiz ifadeler kullanırken bir yandan da belli belirsiz tehdit imasında bulunmuşsa, bu gibi durumlarda mahkemelerin eylemi doğru nitelendirmesi gerekir. Nitekim bir kararında Yargıtay, sanığın gönderdiği mesajların tehdit ve hakaret içerikli olduğunu göz ardı ederek bu fiili sadece kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu kapsamında değerlendiren yerel mahkeme kararını hukuka aykırı bulmuştur[48]. Bu durumda yapılması gereken, mesajlardaki tehdit içerikleri için TCK 106’dan, hakaret içerikleri için TCK 125’ten değerlendirme yapmaktır. Yargıtay’ın yaklaşımı, daha özel ve somut suç tiplerinin varken TCK 123 gibi genel bir suç tipine başvurulmaması yönündedir. Aşağıda huzur ve sükûnun bozulması suçu kısmında ayrıntılı değinileceği üzere, tehdit içerikli rahatsız etme fiilleri TCK 106 kapsamında ele alınmalıdır.

3. Tehdit Suçunda Cezasızlık Halleri ve Nitelikli Unsurlar: TCK 106, ikinci fıkrasında tehdit suçunun nitelikli hallerini saymıştır. Silahla, yüzüne karşı maskeyle, birden fazla kişiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle yapılan tehditler daha ağır ceza ile cezalandırılır[49][50]. Yargıtay, örneğin imzasız bir mektupla tehdit gönderilmesi halinde bunun ağır (nitelikli) tehdit sayılacağını; zira mağdurun kendini savunma imkanının azalmasının tehdidin ağırlığını artırdığını belirtir[51]. Öte yandan, tehdit suçunda cezadan kurtulma imkânı sağlayan bir düzenleme olarak TCK 106/2(b)’de, malvarlığına yönelik veya sair kötülük tehdidinde failin cezasının şikâyete bağlı ve daha hafif olduğu hükme bağlanmıştır. Uygulamada, örneğin borç-alacak ilişkisinde alacaklının borçluya karşı “ödemessen malını başına yıkarım” gibi sözleri, malvarlığına yönelik tehdit kapsamında değerlendirilip şikâyet yokluğunda kovuşturma yapılmadığı görülmektedir. Bu açıdan savcılık makamı, tehdit suçunu isnat ederken tehdidin niteliğine göre şikâyet gerekip gerekmediğini göz önünde bulundurmalıdır (malvarlığına yönelik tehditler şikâyete tabidir)[28]. Savunma makamı ise, eğer ortada malvarlığına ilişkin bir tehdit söz konusuysa ve süresi içinde şikâyet yoksa, davanın düşmesi gerektiğini ileri sürebilecektir.

TCK 123 – Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu

Suçun Kapsamı ve Unsurları

Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, TCK 123’de “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir. Suçun oluşabilmesi için failin, sırf bir kimseyi rahatsız etmek maksadıyla ısrarlı bir şekilde onu araması, gürültü yapması veya hukuka aykırı başka bir davranışta bulunması gerekir[52][53]. Kanun maddesinde üç tip hareket sayılmıştır: telefon etmek, gürültü yapmak veya hukuka aykırı başka ısrarlı davranışlar[53]. Bu üç seçimlik hareketin ortak noktası, ısrar (tekrarlama) unsurudur; fiilin bir defa yapılması yeterli değildir, rahatsız edici davranışların devamlılık arz etmesi aranır[54][55]. Örneğin, failin bir kez yüksek sesle müzik açması tek başına 123. maddeyi ihlal etmeyecektir; ancak mağdur uyardığı halde fail bunu alışkanlık haline getirip sürdürüyorsa “ısrar” unsuru gerçekleşir[55]. Yargıtay, aramaların veya mesajların sayısının yanı sıra, bunların yapıldığı zaman dilimi, aralarındaki süre gibi hususların da ısrarın varlığını tespit açısından önemli olduğunu belirtmektedir[56].

Suçun manevi unsuru özel kasttır; kanun açıkça “sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla” ifadesini kullanmıştır[52]. Yani failin amacı mağduru psikolojik olarak rahatsız etmek, huzursuz etmek olmalıdır. Suç tipinin özgünlüğü buradadır: Aynı fiiller, eğer başka bir amaçla yapılıyorsa (örneğin fail aslında mağdurla konuşmak veya alacağını tahsil etmek için arıyorsa), bu suç oluşmayabilir[57]. Nitekim Yargıtay, failin asıl amacının ne olduğuna olaysal olarak bakmaktadır. Bir kararında, alacaklı olduğu kişiye ulaşabilmek için yapılan ısrarlı aramaların salt huzur bozma kastı taşımadığı için TCK 123 kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir[57]. Bu nedenle, suçun oluşabilmesi için failde mağduru rahatsız etme saiki baskın olmalıdır. Korunan hukuki değer, kişilerin psikolojik huzur içinde yaşama hakkıdır; bu suç, fiziki bir saldırı veya tehdit içermez, daha ziyade psikolojik taciz suçudur[58][59].

Maddî unsur bakımından tipik hareketler çeşitlidir. En sık rastlanan örnek telefonla rahatsız etmedir (fail sürekli arar, sessiz çağrılar bırakır, gece gündüz mesaj atar v.b.)[60][61]. Ayrıca bina içerisinde sürekli gürültü yaparak komşuyu rahatsız etmek de bu kapsamdadır[58]. “Hukuka aykırı başka davranışlar” ibaresi, suçun maddi unsurunu oldukça geniş tutar. Örneğin Yargıtay kararlarında, failin mağdurun evinin camına sürekli taş atması, kapısına vurup kaçması gibi eylemler de bu madde kapsamında değerlendirilmiştir[62]. Esas şart, bu fiillerin belirli bir kişiye yönelik olarak gerçekleştirilmesidir; muhatabı belli olmayan, genel rahatsızlık veren davranışlar (örneğin sokakta yüksek sesle bağırmak) bu suçu değil, Kabahatler Kanunu’ndaki gürültü kabahatini oluşturabilir[63].

Suç, basit haliyle (TCK 123) üç aydan bir yıla kadar hapis cezasını gerektirir. Uzlaştırma kapsamına giren ve şikâyete tabi bir suçtur (takibi mağdurun şikâyetine bağlıdır)[64]. Bu suç tipi, 2022 yılında yapılan yasa değişikliği ile ısrarlı takip suçu (TCK 123/A) düzenlemesi getirilene dek, bir tür “takip ve musallat olma” fiillerini de kapsıyordu. Yeni düzenlemeyle birlikte, ısrarlı şekilde fiziki veya elektronik takip ayrı suç olarak tanımlanmış, ancak 2022’den önceki birçok Yargıtay kararı ısrarlı takip fiillerini de TCK 123 kapsamında değerlendirmiştir. Aşağıdaki emsal kararlarda bu duruma ilişkin örnekler görülecektir.

Yargıtay Kararlarında Huzur ve Sükûnun Bozulması Suçu

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2013/14-429 K.2014/512 (Karar Tarihi 30.09.2014): Bu karar, TCK 123 suçu ile cinsel taciz (TCK 105) suçunun sınırının belirlenmesine ilişkindir. Sanık, mağdur kadını defalarca telefonla arayarak “Evde misin canım, seni çok özledim, eve geliyorum” gibi sözler söylemiştir. İlk derece mahkemesi bu eylemi TCK 123 kapsamında değerlendirmiş ve sanığı huzur ve sükûnunu bozma suçundan cezalandırmıştır[65][66]. Yargıtay 14. Ceza Dairesi ise aramalardaki sözlerin cinsel içerikli olduğunu, bu nedenle fiilin aslında zincirleme şekilde cinsel taciz suçunu oluşturduğunu belirterek kararı bozmuştur[67][68]. Direnme üzerine dosya Ceza Genel Kurulu’na gelmiştir. Genel Kurul, fiilin cinsel amaç taşıyıp taşımadığı hususunu değerlendirerek, somut olayda sanığın sözlerinin açıkça cinsel arzularını ifade ettiğini, dolayısıyla eyleminin TCK 105 kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini kararlaştırmıştır. Kararda, “katılanın telefonunu değişik zamanlarda ısrarla arayarak söylediği ‘… seni çok özledim, eve geliyorum’ şeklindeki sözlerin cinsel amaç taşıdığı ve eylemin bir bütün halinde zincirleme cinsel taciz suçunu oluşturduğu” belirtilmiştir[69][70]. Böylece, sanığın başlangıçta huzur ve sükûn bozma olarak nitelendirilen fiili, daha özel bir suç tipi olan cinsel taciz kapsamında cezalandırılmıştır. Bu içtihat, Yargıtay’ın TCK 123’ü diğer suçlarla kıyasla tali (ikincil) bir suç olarak gördüğünü göstermektedir: Eğer eylem hakaret, tehdit, cinsel taciz gibi ayrı bir suç kapsamında değerlendirilebiliyorsa, TCK 123 uygulanmamalıdır[68][71]. Aksi takdirde, daha ağır yaptırımı hak eden fiillerin basit huzur bozma suçu olarak cezalandırılması sonucunu doğurabilir. Nitekim Yargıtay, CGK kararında “aksi takdirde cinsel taciz değil, hakaret, tehdit ya da kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçları gündeme gelecektir” diyerek bu ayrıma dikkat çekmiştir[72].

Yargıtay 9. Ceza Dairesi E.2021/17224 K.2023/844 (Karar Tarihi 13.02.2023): Bu güncel kararda, tehdit veya hakaret içermeyen mesajlarla rahatsız etme eylemi değerlendirilmiştir. Sanık, mağdurun cep telefonuna defalarca mesaj göndermek suretiyle onu rahatsız etmiştir. Mesaj içerikleri incelendiğinde herhangi bir tehdit veya hakaret unsuruna rastlanmamıştır. Yerel mahkeme, sanığı TCK 123 kapsamında cezalandırmış; sanık temyiz etmiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanığın fiilinin kanunun aradığı “ısrar” unsurunu karşıladığını ve salt rahatsız etme amacıyla yapıldığını belirterek mahkemenin uygulamasını onamıştır. Kararda açıkça, “cep telefonuna tehdit ve hakaret içermeyen mesajları bir çok kez gönderen” failin eyleminin kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunu oluşturduğu vurgulanmıştır[73]. Bu emsal, TCK 123’ün kapsamına giren tipik bir durumu temsil eder: Fail doğrudan cezai boyutu olmayan (yani başlı başına tehdit/hakaret sayılamayacak) içerikte fakat mağduru bunaltacak sıklıkta mesaj atarak rahatsız etmektedir. Böyle durumlarda Yargıtay, huzur ve sükûn bozma suçunun oluştuğunu kabul etmektedir. Ancak mesajlar eğer en küçük düzeyde de olsa tehdit veya hakaret barındırsaydı, yukarıda belirtildiği gibi, artık TCK 123 yerine ilgili tehdit/hakaret hükümlerinin uygulanması gerekirdi[48].

Yargıtay 9. Ceza Dairesi E.2021/7014 K.2022/5317 (Karar Tarihi 17.02.2022): Bu karar, huzur ve sükûn bozma suçunun fiziksel davranışlarla da işlenebileceğine örnek teşkil etmektedir. Sanık, mağdurların evine yönelik olarak rahatsız edici eylemlerde bulunmuştur: Değişik tarihlerde mağdurların camına taş atma ve kapılarına vurup kaçma şeklinde fiiller gerçekleştirmiştir. Yargıtay, bu tür eylemlerin TCK 123 kapsamında değerlendirilebileceğini belirtmiştir[62]. Her ne kadar taş atmak mala zarar verme potansiyeli taşısa da, somut olayda camların kırılması gibi bir netice doğmadığı ve eylemlerin asıl amacının mağdurları huzursuz etmek olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay 9. CD, ısrarlı biçimde rahatsız edici davranış sergileyen sanığın kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçundan sorumlu tutulmasını isabetli bulmuştur. Bu karar, failin fiziken temas veya saldırı içermeyen ancak ısrarla taciz edici hareketlerinin (taş atıp kaçmak gibi) da bu suç kapsamına girebileceğini gösterir. Eğer bu eylemler tek seferlik olsaydı muhtemelen yaptırımsız kalacak veya Kabahatler Kanunu’na konu olacaktı; ancak süreklilik arz ettiğinde ceza normunu ihlal etmektedir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi E.2021/13037 K.2022/6461 (Karar Tarihi 10.05.2022): Bu karar, failin ısrarlı takibi ile ilgilidir. Mağdureyi iki farklı günde adım adım takip eden, bu şekilde rahatsız eden sanık hakkında yerel mahkeme TCK 123’ten ceza vermiştir. Yargıtay, eylemin ısrarlı takip niteliği taşıdığını ve TCK 123 kapsamına girdiğini belirtmiştir[74]. Ancak burada şu güncel gelişmeyi not etmek gerekir: 12 Mayıs 2022’de yürürlüğe giren 7406 sayılı Kanun ile TCK 123/A maddesinde “ısrarlı takip” suçu ayrıca düzenlenmiştir. Dolayısıyla, bu tarihten sonraki fiillerde ısrarlı takip ayrı suç sayılacak, TCK 123’ten değil, daha ağır cezayı öngören 123/A’dan yargılama yapılacaktır. Yine de 2022 öncesi Yargıtay kararları, ısrarlı takip fiillerini (ısrarla telefonla arama, sürekli takip etme vs.) TCK 123 kapsamında cezalandırmıştır; yukarıdaki karar bu duruma örnektir.

Huzur ve Sükûn Suçunun Diğer Suçlarla İlişkisi

TCK 123 suçu, adeta diğer suçlar tarafından “doldurulamayan boşlukları” dolduran bir hüküm gibidir. Eğer failin fiili aslında bir tehdidi, hakareti, cinsel tacizi vb. içeriyorsa, uygulamada TCK 123’e gidilmemeli, ilgili özel suçtan hüküm kurulmalıdır. Yargıtay’ın pek çok kararında bu ilke görülür: Örneğin rahatsız etme amaçlı aramalar esnasında fail telefonda mağdura küfür etmişse, bu durumda artık eylem TCK 123 yanında ayrıca hakaret suçunu da oluşturur; hatta genellikle hakaret suçundan hüküm kurulup ayrıca 123. maddeden mahkûmiyet verilmemesi gerekir. Benzer şekilde, telefonla rahatsız etmeler sırasında “seni öldüreceğim” gibi sözler sarf edilmişse bu fiiller tehdit suçu olarak cezalandırılmalıdır[72][48]. Yargıtay 9. Ceza Dairesi E.2021/5500 K.2022/6553 sayılı karar, bu yaklaşımın bir örneğidir: Sanığın mağdura ısrarlı şekilde gönderdiği mesajlar tehdit içerdiği halde, yerel mahkeme hatalı nitelendirme ile olayı TCK 123 kapsamında değerlendirmiştir; Yargıtay bu durumu bozma nedeni yapmış, tehdidin varlığı karşısında TCK 106’nın uygulanması gerektiğini belirtmiştir[48].

Öte yandan, failin rahatsız edici davranışları herhangi bir suç teşkil etmiyorsa (tehdit, hakaret vb. kapsamında değilse) fakat mağdurun özel hayat huzurunu bozmaya yönelikse TCK 123 devreye girer. Örneğin sadece gece yarısı ısrarla arayıp telefonu açıp kapatma, ya da sürekli sessiz mesaj atma eylemleri tek başına başka bir suç oluşturmaz; fakat ısrar unsuruyla birlikte huzur bozma suçunu oluşturur. Bu bakımdan TCK 123, diğer suç tipleriyle karşılaştırıldığında subsidiar (ikinci planda uygulanan) bir normdur. Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin bir kararında da ifade edildiği üzere, gönderilen ileti veya yapılan davranış tehdit veya taciz edici bir içerik taşımasa bile, salt rahatsız etme amacıyla ve ısrarlı yapıldığında TCK 123’e vücut verir[73]. Ancak taşıyorsa, fiil artık TCK 123’e göre değil, içerdiği suç tipine göre cezalandırılır.

Son olarak, Yargıtay huzur ve sükûn bozma suçu yargılamalarında failin amacını ve motivasyonunu titizlikle değerlendirir. Eğer failin eyleminde makul, hukuka uygun veya en azından suç işleme kastı dışında bir amaç tespit edilirse, bu suçun unsurları oluşmayabilir. Örneğin Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bir kararında sanığın yaptığı ısrarlı aramaların aslında borçlusuna ulaşmak gayesine dayandığını, sırf rahatsızlık verme maksadı olmadığını belirterek sanığın beraatine karar vermiştir[57]. Bu yaklaşım, TCK 123’ün ancak kötü niyetli ve nedensiz rahatsız etme fiilleri için uygulanması gerektiğini ortaya koyar. Dolayısıyla, savunma makamı, failin eyleminin ardında haklı veya en azından anlaşılır bir gerekçe olduğunu gösterebilirse (örneğin dargın eşin barışmak için ısrarla araması gibi durumlar), fiili suç kapsamından çıkarabilir.

Savunma ve İddia Makamları Açısından Stratejik Çıkarımlar

Yukarıda incelenen Yargıtay içtihatları, mala zarar verme, tehdit ve huzur bozma suçlarının uygulamasına ilişkin önemli kriterler sunmaktadır. Bu kriterler, hem iddia makamı (savcı) hem de savunma makamı (müdafi) için stratejik çıkarımlar barındırır:

  • Doğru Nitelendirme ve Ayırım (İddia Makamı): Savcı, fiilin hukuki niteliğini doğru belirlemelidir. İçtihatlar, özellikle TCK 123’ün diğer suçlar karşısında tali kaldığını göstermektedir. Bu nedenle, eğer eylem tehdit, hakaret veya cinsel taciz unsurları içeriyorsa, iddianameyi buna göre düzenleyip TCK 123’ü yedek olarak değerlendirmek stratejik olacaktır. Örneğin mağdurun defalarca arandığı olaylarda aramalar hakaretli ise TCK 125’ten, tehdit içeriyorsa TCK 106’dan dava açılmalı; sadece rahatsız etme varsa TCK 123 düşünülmelidir[68][48].
  • Kastın İspatı ve Delillendirme (İddia Makamı): Özellikle tehdit ve huzur bozma suçlarında failin kastını kanıtlamak esastır. Yargıtay, tehditte failin mağduru korkutma iradesinin somut olarak ortaya konulmasını aramaktadır[21][25]. Bu nedenle, savcılık makamı soruşturma aşamasında tehdit suçlarında failin sözlerini (mümkünse yazılı mesaj, ses kaydı vb. delillerle) belgeleme yoluna gitmelidir. Huzur bozma suçunda ise failin sırf rahatsız etme amacıyla hareket ettiğini gösterecek olgular (örneğin anlamsız saatlerde aramalar, uyarılmasına rağmen devam etmesi gibi) toplanmalıdır. Mala zarar verme suçunda da kastın varlığını ortaya koymak için, fail ile mağdur arasındaki ilişki, olay sırasındaki ifadeler gibi hususlar araştırılmalıdır. Özellikle olası kast ile bilinçli taksiri ayırmak adına, failin sonucu göze alıp almadığına dair ifadeleri önem kazanır[11].
  • Birden Fazla Suçun Varlığı – İçtima Stratejisi (İddia Makamı): Tek bir olayda birden fazla suç oluştuğunda, savcı tüm oluşan suç tiplerini iddianameye yansıtmalıdır. Yargıtay kararları, tehdit amacıyla işlenen mala zarar verme gibi durumlarda failin iki suçtan da cezalandırılmasını öngörmektedir[20]. Dolayısıyla, örneğin sanık hem mağduru korkutmak için eşyasını kırmış hem de sözle tehdit etmişse, iddianamede hem TCK 151 hem TCK 106 birlikte ileri sürülmelidir. Mahkeme, fikri içtima uygulayacaksa da bunu kendi takdirinde yapacaktır; ancak iddia makamı bütün olası suçları ileri sürerek hareket etmelidir. Bu, ileride suçun vasfının değişmesi durumunda da (örneğin huzur bozma yerine tehdit olarak değerlendirilmesi gibi) kamunun iddia hakkını korur.
  • Şikâyet ve Uzlaşma Koşullarına Dikkat (İddia Makamı): Üç suç tipi de (tehdit suçunun bir kısım halleri hariç) şikâyete tabidir. Savcılık, soruşturma başlatırken ve dava sürerken şikâyet süresi, şikâyetten vazgeçme gibi hususları gözetmelidir. Örneğin malvarlığına yönelik tehditte mağdurun 6 ay içinde şikâyeti yoksa takipsizlik kararı verilmelidir. Aynı şekilde, mala zarar verme ve TCK 123 suçları uzlaştırma kapsamındadır; iddia makamı iddianame öncesi uzlaştırma prosedürünü işletmek zorundadır. Yargıtay, uzlaştırma yapılmadan açılan davaları usulden bozmakta ve bunun telafisi güç süre kayıplarına yol açmaktadır[15][14]. Bu nedenle stratejik olarak savcılar, uzlaşmanın mümkün olduğu dosyalarda önce tarafları uzlaştırmaya gayret etmeli, bu mümkün olmazsa davayı öyle açmalıdır.
  • Suçun Manevi Unsuruna Yönelik Savunma (Savunma Makamı): Müdafi, müvekkilinin eyleminin suç tanımındaki manevi unsuru karşılamadığını göstermeye çalışmalıdır. Örneğin mala zarar verme olayında zarar istemeyerek, kazara olmuşsa bunun bilinçli taksir kapsamında kaldığını ve suç oluşmadığını savunabilir[11][12]. Tehdit suçunda savunma, failin sözlerinin aslında kızgınlıkla söylenmiş boş sözler olduğunu, mağdurda objektif olarak ciddi korku yaratmasının mümkün olmadığını ileri sürebilir[33]. Ayrıca failin tehdidi mağdura yönelik değil de genel bir sövme şeklinde ise, bunun tehdit sayılmaması gerektiğini (kastın mağduru hedef almadığını) savunabilir[40]. Huzur ve sükûn bozma suçunda ise en etkin savunmalardan biri, failin sırf rahatsız etme amacı gütmediğini kanıtlamaktır. İçtihatların ışığında, failin eylemine makul bir gerekçe sunulabiliyorsa (örneğin barışma isteği, alacak tahsili, sağlık endişesiyle arama gibi), özel kast yok denerek suçun unsurları tartışmaya açılabilir[57].
  • Delillerin Yasallığı ve İspat Yükü (Savunma Makamı): Tehdit ve huzur bozma suçları genelde sözlü ve iletişim araçlarıyla işlenen suçlar olduğundan, savunma makamı delillerin elde ediliş biçimine dikkat etmelidir. Örneğin müvekkil aleyhine sunulan bir ses kaydı varsa, bunun hukuka aykırı elde edilip edilmediği araştırılmalıdır. Hukuka aykırı delil itirazı, özellikle özel hayata ilişkin haberleşmelerde (izinsiz telefon kayıtları vs.) başarılı olabilir. Ayrıca Yargıtay’ın belirtmiş olduğu üzere tehdidin mağdura iletilip iletilmediği hususu kritik olduğundan[38], savunma tarafı müvekkilin söylediği iddia olunan sözlerin mağdura ulaşmadığını, üçüncü şahısların kendi başına ilettiğini öne sürerek tehdit suçunu düşürmeyi deneyebilir.
  • İçtihatlara Atıf ve Empati Argümanları (Savunma Makamı): Müdafi, Yargıtay kararlarından emsal teşkil edenleri kullanarak mahkemeyi ikna edebilir. Örneğin müvekkil hakkında hem tehdit hem mala zarar verme iddiası varsa, CGK 2017/372 kararına atıfla “benzer olayda Yargıtay ayrı tehdit suçunu oluşmamış saymıştır” diyerek hakim üzerinde değerlendirme gereği uyandırabilir[21][25]. Hakeza, müvekkilin eylemi bir anlık öfke sonucu ve kendisi de mağdurun davranışlarından incinmiş halde gerçekleşmişse (örneğin yukarıda değinilen lastik patlatma olayı gibi), bunun bir “sınır aşımı” olduğunu, asıl amacın tehdit olmadığını dile getirerek mahkemenin takdirini müvekkil lehine çevirmeye çalışabilir. Huzur bozma suçlarında savunma, failin bazen mağdurun da kusurlu olduğu bir iletişim sorunu içinde hareket ettiğini göstermeye çalışabilir (örneğin taraflar arasında çekişmeli bir boşanma süreci varsa, aramaların taciz amacıyla değil çocukla görüşme amacıyla yapıldığı gibi).
  • Ceza Muhakemesine İlişkin Taktikler: Stratejik olarak, savunma makamı etkin pişmanlık veya zarar giderme hususlarına da yönelebilir. Mala zarar verme suçunda fail zararı tazmin ederse, TCK 168’e göre cezasında indirim alabilir veya HAGB ile sonuçlanabilir. Uzlaşma teklifini değerlendirmek de bir stratejidir; uzlaşma sağlanırsa müvekkil hakkında düşme kararı verilecektir, bu özellikle TCK 151 ve 123 gibi uzlaştırma kapsamındaki suçlarda önemlidir. Tehdit suçu basit hali uzlaşmaya tabi olmasa da (cinsel dokunulmazlığa tehdit gibi haller hariç), malvarlığına tehdit suçu uzlaştırmaya tabidir. Bu ayrıntıları bilerek hareket etmek, savunmanın müvekkil lehine en iyi sonucu almasını sağlayabilir.

Sonuç: Yargıtay’ın mala zarar verme, tehdit ve huzur ve sükûnunu bozma suçlarına dair içtihatları, bu suçların uygulanmasında net yol haritaları çizmektedir. Hukuki analiz, her üç suçun da kendine özgü maddi ve manevi unsurları olduğunu ve Yargıtay’ın bu unsurların varlığını titizlikle aradığını göstermektedir. Suçların birlikte işlendiği hallerde doğru nitelendirme yapılması, kast unsurlarının isabetli takdiri ve usule ilişkin şartların yerine getirilmesi hem iddia hem savunma için kritik önemdedir. Uygulayıcılar, yukarıda değinilen içtihatları dikkate alarak stratejilerini belirlediklerinde, adil ve yasalara uygun bir yargılama sonucuna katkıda bulunacaklardır.

Kaynaklar:

·       5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.151, 106, 123 (mevzuat hükümleri)[75][27].

·       Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 20.12.2018 T., 2015/336 E., 2018/652 K. (mala zarar verme – olası kast)[11][12].

·       Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 03.10.2017 T., 2014/4-758 E., 2017/372 K. (silahla tehdit ve mala zarar verme ilişkisi)[21][25].

·       Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 30.09.2014 T., 2013/14-429 E., 2014/512 K. (ısrarlı arama – cinsel taciz ayrımı)[68][71].

·       Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 30.09.2021 T., 2018/4-447 E., 2021/491 K. (tehdit vs. genel güvenlik suçu)[38][41].

·       Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 15.03.2021 T., 2017/20188 E., 2021/2330 K. (gıyapta silahla tehdit – nitelikli halin uygulanmaması)[43][44].

·       Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 13.02.2023 T., 2021/17224 E., 2023/844 K. (tehdit içermeyen ısrarlı mesaj – TCK 123)[73].

·       Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 17.02.2022 T., 2021/7014 E., 2022/5317 K. (taş atma, kapıya vurup kaçma – TCK 123)[62].

·       Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 21.07.2011 T., 2011/116 E., 2011/58 K. (hırsızlık için kilit kırma – mala zarar verme ayrı suç)[17][18].

·       Yargıtay 9. Ceza Dairesi karar örnekleri (2022-2023 tarihli çeşitli ısrarlı takip ve rahatsız etme fiilleri)[74][76].

·       Doktrin ve diğer: Tehdit suçunun tanımı ve nitelikli halleri (M. Emin Artuk vd.; Kazancı içtihatları)[28][49]; Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu makaleleri (Ümit Kocasakal, Ankara Barosu Derg. 2015/2)[53][63].


[1] [2] [3] [4] [5] Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/336 Esas 2018/652 Karar - Yargıtay Kararları - Full & Egal

https://www.fullegal.com/karar-arama/yargitay-kararlari/yargitay-ceza-genel-kurulu-2015336-esas-20186-220714

[6] [7] [17] [18] TCK 151 | Mala Zarar Verme Suçu Nedir? - OR Hukuk

https://or.av.tr/mala-zarar-verme-sucu-nedir/

[8] [9] [10] [16] [19] [75] Mala Zarar Verme Suçu ve Cezası (TCK 151-152)

https://www.ahddurakhukuk.com/ceza-hukuku/mala-zarar-verme-sucu-ve-cezasi/

[11] [12] [13] [14] [15] Ankara Ceza Kararları - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/336 Esas 2018/652 Karar Sayılı İlamı

https://www.yargitaykararlari.com.tr/ictihatdetay-3197-cezagenelkurulu-Yargitay-Ceza-Genel-Kurulu-2015-336-Esas-2018-652-Karar-Sayili-Ilami.html

[20] [21] [22] [23] [24] [25] [26] [27] [28] [29] [30] [31] [32] [33] [34] [35] [36] [37] [38] [39] [40] [41] [42] [43] [44] [45] [46] [47] [49] [50] [51] TCK Madde 106 Tehdit Suçu

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/tck-madde-106-tehdit-sucu.html

[48] Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu TCK 123 Cezası Unsurları

https://www.tahanci.av.tr/kisilerin-huzur-ve-sukununu-bozma-sucu/

[52] [53] [54] [55] [56] [57] [58] [59] [60] [61] [62] [63] [73] [74] [76] TCK Madde 123 Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/tck-madde-123-kisilerin-huzur-ve-sukununu-bozma-sucu.html

[64] Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu TCK 123 2025 | Mersin

https://www.tuncsuditol.av.tr/kisilerin-huzur-ve-sukununu-bozma-sucu-tck-123/

[65] [66] [67] [68] [69] [70] [71] [72] YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2013/14-429

https://kazanci.com.tr/gunluk/cgk-2013-14-429.htm

https://onurkucukyetim.av.tr/