Enflasyon ve Gecikmeli Ödemeler Aşkın Zarar (Munzam Zarar) Davalarında Son Gelişmeler

Enflasyon ve Gecikmeli Ödemeler: Aşkın Zarar (Munzam Zarar) Davalarında Son Gelişmeler

Ülkemizde son yıllarda ekonomik koşullar, enflasyon oranlarının hızla artması ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, hem bireylerin hem de şirketlerin mali durumlarını zorlaştırdı. Bu değişimlerin, özellikle borçların ödenmesindeki gecikmeler ve alacakların zamanında tahsil edilememesi gibi durumlarda ortaya çıkan zararları da gündeme getirdi. İşte tam bu noktada, aşkın zarar (ya da munzam zarar) kavramı devreye giriyor. Peki, aşkın zarar nedir ve nasıl hesaplanır? Bu sorunun cevabını, güncel bir Yargıtay kararını inceleyerek daha iyi anlayabiliriz.

Aşkın Zarar (Munzam Zarar) Nedir?

Aşkın zarar, borçlunun ödemeyi geciktirmesi nedeniyle alacaklının zararının, sadece temerrüt faiziyle karşılanamayacak bir seviyeye çıkmasıdır. Temerrüt faizi, borcun geç ödenmesinin getirdiği, borçlunun ödemede geciktiği her gün için alacaklıya ödenen faizdir. Ancak bazı durumlarda, bu faiz alacaklının uğradığı zararı tamamen karşılamaz. İşte bu durumda, temerrüt faizini aşan zarar kısmı aşkın zarar (munzam zarar) olarak adlandırılır.

Örneğin, bir kişi, borcunu zamanında ödeyemediği için alacaklı, faiz ödemek zorunda kalabilir. Fakat faiz, alacaklının kaybettiği değer ya da ek masraflarını tam olarak karşılamaz. Bu durumda, alacaklı, aşkın zararını talep edebilir.

Yargıtay'ın Aşkın Zarar Konusundaki Güncel Kararı

Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen son bir kararda, aşkın zararın tazmini konusunda önemli bir adım atıldı. Davacı, bir kooperatif üyesiyken, kendisine tahsis edilen konutun borç nedeniyle satıldığını ve yerine 135.000 TL bedelli bir senet verildiğini belirtiyor. Ancak bu senedin vadesinde ödenmemesi üzerine icra takibi başlatan davacı, alacağını 219.264 TL olarak tahsil edebilse de bu parayla istediği konutu alamadığını ve enflasyon nedeniyle ciddi zararlar yaşadığını savundu.

Mahkeme, davacının zararını somut olarak ispatlayamadığı gerekçesiyle davayı reddetti. Ancak, Yargıtay, bu kararı bozdu ve davacının enflasyonist ortamda uğradığı aşkın zararın somut delillerle kanıtlanması gerekliliği hususunda bir karine (varsayım) oluşturdu. Yani, yüksek enflasyonun olduğu dönemlerde, alacaklıların paralarının değer kaybetmesinin doğal bir zarar olduğuna karar verildi. Bu zarar, sadece temerrüt faiziyle giderilemeyecek kadar büyükse, alacaklı bu zararın da tazmin edilmesini talep edebilir.

Enflasyonun Aşkın Zarar Üzerindeki Etkisi

Birçok kişi için, borcun zamanında ödenmemesi durumunda yalnızca faizin değil, aynı zamanda enflasyonun da etkisi büyük olur. Örneğin, 2017’de alınan 135.000 TL ile o dönemde alınabilecek bir evin yerine, 2023’te alınan aynı miktarda para, sadece bir veya iki yıl kira ödemesi yapabilecek seviyeye gelebilir.

Bu durum, borçlu olan kişinin temerrüt faizi ödemesi gerektiği gibi, alacaklının da bu ödeme ile yetinmeyeceğini ve ek zararlar talep edebileceğini gösteriyor. Enflasyonun artması, alacaklıyı, belirli yatırım araçlarına yönelmek zorunda bırakabilir. Bu noktada altın, döviz, vadeli mevduat hesapları ve devlet tahvilleri gibi yatırımlar, alacaklının parasının değer kaybını önlemek amacıyla yapılabilecek yatırımlar arasında yer alır. Bu yatırımların getirisi, temerrüt faizini aşarsa, alacaklının aşkın zararının oluştuğu kabul edilir.

Aşkın Zararın Hesaplanması

Aşkın zararın hesaplanmasında kullanılan ekonomik veriler büyük önem taşır. Bu veriler arasında şunlar bulunur:

  • Enflasyon oranları (TÜFE ve TEFE)

  • Bankaların vade faiz oranları

  • Döviz kurları (Amerikan Doları, Euro)

  • Altın fiyatlarındaki artış

  • Devlet tahvilleri ve mevduat faiz oranları

  • Asgari ücret artışı

Bu ekonomik göstergeler, mahkemeler tarafından dikkate alınarak, davacının temerrüt faizi ile aşkın zararı arasında farkın ne kadar olduğunu belirler. Yüksek enflasyon dönemlerinde, paranın değer kaybetmesi alacaklının malvarlığında eksilmeye yol açar ve bu durumda zarar doğmuş sayılır.

Sonuç Olarak Ne Yapılmalı?

Yargıtay’ın verdiği son karar, borçlunun temerrüde düşmesiyle ilgili sorumlulukların daha geniş bir şekilde ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Enflasyon ve diğer ekonomik koşullar, alacaklıları zor durumda bırakıyorsa, temerrüt faizinin ötesinde bir zarar söz konusu olabilir ve bu zararın tazmin edilmesi gerekir. Yargıtay, ekonomik verileri göz önünde bulundurarak alacaklının zararını daha adil bir şekilde hesaplamayı amaçlıyor.

Bu karar, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde alacaklıların, borçlularından faiz dışında da zararlarını talep edebileceği bir hakkı gündeme getiriyor. Eğer bir kişi, zamanında alacağını tahsil edemediği için maddi kayıplara uğramışsa, bu zarar temerrüt faiziyle sınırlı kalmaz ve aşkın zarar talep edilebilir.

Sonuç

Aşkın zarar (munzam zarar) talebinin, özellikle enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Alacaklılar, yalnızca temerrüt faizinin ödenmesiyle yetinmek zorunda kalmayacak, ekonomik verilerin etkisiyle zararlarının tazmin edilmesini talep edebileceklerdir. Bu, hem alacaklının hakkının korunması hem de borçlunun temerrüt süresinin ekonomik etkilerinin göz önünde bulundurulması adına önemli bir gelişmedir.

Kaynak: Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 2024/3534 E., 2025/15 K.